DEVAM:
4. Şahidle Beraber Yemin Edilmesi
وَحَدَّثَنِي
مَالِكٌ،
أَنَّهُ
بَلَغَهُ : أَنَّ
أَبَا
سَلَمَةَ
بْنَ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ،
وَسُلَيْمَانَ
بْنَ يَسَارٍ
سُئِلاَ : هَلْ
يُقْضَى
بِالْيَمِينِ
مَعَ
الشَّاهِدِ ؟ فَقَالاَ
: نَعَمْ.
Malik'e şöyle
rivayet edildi: Abdurrahman'ın oğlu Ebu Seleme ile Süleyman b. Yesar'a:
«— Bir şahid ve
yeminle hükmedilir mi?» diye soruldu. Onlar
«— Evet» dediler.
قَالَ
مَالِكٌ :
مَضَتِ
السُّنَّةُ
فِي الْقَضَاءِ
بِالْيَمِينِ
مَعَ
الشَّاهِدِ
الْوَاحِدِ،
يَحْلِفُ
صَاحِبُ
الْحَقِّ
مَعَ شَاهِدِهِ،
وَيَسْتَحِقُّ
حَقَّهُ،
فَإِنْ
نَكَلَ
وَأَبَى أَنْ
يَحْلِفَ
أُحْلِفَ
الْمَطْلُوبُ،
فَإِنْ
حَلَفَ سَقَطَ
عَنْهُ
ذَلِكَ
الْحَقُّ،
وَإِنْ أَبَى
أَنْ
يَحْلِفَ
ثَبَتَ
عَلَيْهِ
الْحَقُّ
لِصَاحِبِهِ.
İmam Malik der
ki: Amel (uygulama) bir şahitle birlikte yemin edilmesine hüküm vermek
şeklinde olmuştur. Hak sahibi şa-hidiyle birlikte yemin eder ve hakkını almaya
hak kazanır. Yemin etmekten kaçınırsa, karşı tarafa yemin ettirilir. Eğer yemin
ederse, haklı olduğunu iddia eden kişi, bu hakkı kaybeder. Eğer karşı taraf da
yemin etmekten kaçınırsa hak onun aleyhine davacının lehine olur.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَإِنَّمَا
يَكُونُ
ذَلِكَ فِي
الأَمْوَالِ
خَاصَّةً،
وَلاَ يَقَعُ
ذَلِكَ فِي
شَيْءٍ مِنَ
الْحُدُودِ،
وَلاَ فِي
نِكَاحٍ،
وَلاَ فِي
طَلاَقٍ، وَلاَ
فِي
عَتَاقَةٍ،
وَلاَ فِي
سَرِقَةٍ، وَلاَ
فِي
فِرْيَةٍ،
فَإِنْ قَالَ
قَائِلٌ : فَإِنَّ
الْعَتَاقَةَ
مِنَ
الأَمْوَالِ،
فَقَدْ
أَخْطَأَ،
لَيْسَ
ذَلِكَ عَلَى
مَا قَالَ،
وَلَوْ كَانَ
ذَلِكَ عَلَى
مَا قَالَ،
لَحَلَفَ
الْعَبْدُ
مَعَ
شَاهِدِهِ
إِذَا جَاءَ بِشَاهِدٍ
أَنَّ
سَيِّدَهُ
أَعْتَقَهُ،
وَأَنَّ
الْعَبْدَ
إِذَا جَاءَ
بِشَاهِدٍ عَلَى
مَالٍ مِنَ
الأَمْوَالِ
ادَّعَاهُ،
حَلَفَ مَعَ
شَاهِدِهِ
وَاسْتَحَقَّ
حَقَّهُ
كَمَا
يَحْلِفُ
الْحُرُّ(
İmam Malik der
ki: Bu, malla ilgili hükümlere mahsustur. Hadlerde, nikahta, boşamada, azat
olmakta, hırsızlıkta ve iftirada, tek şahid ve yeminle hükmedilemez. Bir kişi
«azat olmak da mal sayılır» dese, hata yapmış olur Hüküm, onun dediği gibi değildir.
Şayet hüküm onun dediği gibi olsa köle, efendisinin kendisini azat ettiğine
şahid getirir ve yemin eder. Köle, herhangi bir malın kendisine ait olduğuna
bir şahid getirir ve şahidiyle birlikte hür gibi yemin eder ve o malın sahibi
olur.
قَالَ
مَالِكٌ : فَالسُّنَّةُ
عِنْدَنَا
أَنَّ
الْعَبْدَ إِذَا
جَاءَ
بِشَاهِدٍ
عَلَى
عَتَاقَتِهِ،
اسْتُحْلِفَ
سَيِّدُهُ
مَا
أَعْتَقَهُ،
وَبَطَلَ
ذَلِكَ
عَنْهُ.
İmam Malik der
ki: Bizdeki sünnete (uygulamaya) göre, köle azad olduğuna dair şahid getirirse,
köleyi azat etmediğine dair efendisine yemin teklif edilir. Ederse kölenin
iddiası geçersiz olur.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَكَذَلِكَ
السُّنَّةُ
عِنْدَنَا
أَيْضاً فِي
الطَّلاَقِ،
إِذَا جَاءَتِ
الْمَرْأَةُ
بِشَاهِدٍ
أَنَّ
زَوْجَهَا
طَلَّقَهَا،
أُحْلِفَ زَوْجُهَا
مَا
طَلَّقَهَا،
فَإِذَا
حَلَفَ لَمْ
يَقَعْ
عَلَيْهِ
الطَّلاَقُ.
İmam Malik der
ki: Bizde talak konusunda da hüküm böyledir. Kadın, kocasının kendisini
boşadığına bir şahid getirirse, kocası, boşamadığına yemin ettirilir. Yemin
ederse karısını boşamış sayılmaz.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَسُنَّةُ
الطَّلاَقِ
وَالْعَتَاقَةِ
فِي
الشَّاهِدِ
الْوَاحِدِ
وَاحِدَةٌ،
إِنَّمَا
يَكُونُ
الْيَمِينُ
عَلَى زَوْجِ
الْمَرْأَةِ،
وَعَلَى
سَيِّدِ
الْعَبْدِ،
وَإِنَّمَا
الْعَتَاقَةُ
حَدٌّ مِنَ
الْحُدُودِ
لاَ تَجُوزُ
فِيهَا
شَهَادَةُ
النِّسَاءِ،
لأَنَّهُ
إِذَا عَتَقَ
الْعَبْدُ
ثَبَتَتْ
حُرْمَتُهُ،
وَوَقَعَتْ
لَهُ الْحُدُودُ،
وَوَقَعَتْ
عَلَيْهِ،
وَإِنْ زَنَى
وَقَدْ
أُحْصِنَ
رُجِمَ،
وَإِنْ
قَتَلَ
الْعَبْدَ
قُتِلَ بِهِ، وَثَبَتَ
لَهُ
الْمِيرَاثُ
بَيْنَهُ
وَبَيْنَ
مَنْ
يُوَارِثُهُ،
فَإِنِ
احْتَجَّ مُحْتَجٌّ
فَقَالَ :
لَوْ أَنَّ
رَجُلاً أَعْتَقَ
عَبْدَهُ،
وَجَاءَ
رَجُلٌ
يَطْلُبُ سَيِّدَ
الْعَبْدِ
بِدَيْنٍ
لَهُ
عَلَيْهِ،
فَشَهِدَ
لَهُ عَلَى
حَقِّهِ
ذَلِكَ
رَجُلٌ
وَامْرَأَتَانِ,
فَإِنَّ
ذَلِكَ
يُثْبِتُ
الْحَقَّ عَلَى
سَيِّدِ
الْعَبْدِ،
حَتَّى
تُرَدَّ بِهِ
عَتَاقَتُهُ،
إِذَا لَمْ
يَكُنْ
لِسَيِّدِ
الْعَبْدِ
مَالٌ غَيْرُ
الْعَبْدِ،
يُرِيدُ أَنْ
يُجِيزَ
بِذَلِكَ
شَهَادَةَ
النِّسَاءِ
فِي الْعَتَاقَةِ،
فَإِنَّ
ذَلِكَ
لَيْسَ عَلَى
مَا قَالَ،
وَإِنَّمَا
مَثَلُ
ذَلِكَ الرَّجُلُ
يَعْتِقُ
عَبْدَهُ،
ثُمَّ
يَأْتِي طَالِبُ
الْحَقِّ
عَلَى
سَيِّدِهِ
بِشَاهِدٍ
وَاحِدٍ،
فَيَحْلِفُ
مَعَ
شَاهِدِهِ،
ثُمَّ
يَسْتَحِقُّ
حَقَّهُ،
وَتُرَدُّ
بِذَلِكَ
عَتَاقَةُ
الْعَبْدِ،
أَوْ يَأْتِى
الرَّجُلُ
قَدْ كَانَتْ
بَيْنَهُ
وَبَيْنَ
سَيِّدِ
الْعَبْدِ مُخَالَطَةٌ
وَمُلاَبَسَةٌ،
فَيَزْعُمُ أَنَّ
لَهُ عَلَى
سَيِّدِ
الْعَبْدِ
مَالاً،
فَيُقَالُ
لِسَيِّدِ
الْعَبْدِ :
احْلِفْ مَا
عَلَيْكَ مَا
ادَّعَى،
فَإِنْ
نَكَلَ وَأَبَى
أَنْ يَحْلِفَ،
حُلِّفَ
صَاحِبُ
الْحَقِّ
وَثَبَتَ
حَقُّهُ
عَلَى
سَيِّدِ
الْعَبْدِ،
فَيَكُونُ
ذَلِكَ
يَرُدُّ
عَتَاقَةَ
الْعَبْدِ،
إِذَا ثَبَتَ
الْمَالُ
عَلَى
سَيِّدِهِ(
قَالَ
: وَكَذَلِكَ
أَيْضاً
الرَّجُلُ
يَنْكِحُ
الأَمَةَ،
فَتَكُونُ
امْرَأَتَهُ،
فَيَأْتِي
سَيِّدُ
الأَمَةِ
إِلَى
الرَّجُلِ الَّذِي
تَزَوَّجَهَا
فَيَقُولُ :
ابْتَعْتَ
مِنِّي
جَارِيَتِى
فُلاَنَةَ
أَنْتَ وَفُلاَنٌ
بِكَذَا
وَكَذَا
دِينَاراً.
فَيُنْكِرُ
ذَلِكَ
زَوْجُ
الأَمَةِ،
فَيَأْتِي سَيِّدُ
الأَمَةِ
بِرَجُلٍ
وَامْرَأَتَيْنِ
فَيَشْهَدُونَ
عَلَى مَا
قَالَ،
فَيَثْبُتُ
بَيْعُهُ،
وَيَحِقُّ
حَقُّهُ،
وَتَحْرُمُ
الأَمَةُ عَلَى
زَوْجِهَا،
وَيَكُونُ
ذَلِكَ
فِرَاقاً بَيْنَهُمَا،
وَشَهَادَةُ
النِّسَاءِ
لاَ تَجُوزُ
فِي
الطَّلاَقِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمِنْ
ذَلِكَ
أَيْضاً الرَّجُلُ
يَفْتَرِي
عَلَى الرَّجُلِ
الْحُرِّ،
فَيَقَعُ
عَلَيْهِ الْحَدُّ،
فَيَأْتِي
رَجُلٌ
وَامْرَأَتَانِ
فَيَشْهَدُونَ
أَنَّ
الَّذِي
افْتُرِيَ عَلَيْهِ
عَبْدٌ
مَمْلُوكٌ،
فَيَضَعُ ذَلِكَ
الْحَدَّ
عَنِ
الْمُفْتَرِي،
بَعْدَ أَنْ
وَقَعَ
عَلَيْهِ،
وَشَهَادَةُ
النِّسَاءِ
لاَ تَجُوزُ
فِي الْفِرْيَةِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمِمَّا
يُشْبِهُ
ذَلِكَ أَيْضاً
مِمَّا
يَفْتَرِقُ
فِيهِ
الْقَضَاءُ،
وَمَا مَضَى
مِنَ
السُّنَّةِ :
أَنَّ الْمَرْأَتَيْنِ
يَشْهَدَانِ
عَلَى
اسْتِهْلاَلِ
الصَّبِيِّ،
فَيَجِبُ
بِذَلِكَ مِيرَاثُهُ
حَتَّى
يَرِثَ،
وَيَكُونُ مَالُهُ
لِمَنْ
يَرِثُهُ
إِنْ مَاتَ
الصَّبِيُّ،
وَلَيْسَ
مَعَ
الْمَرْأَتَيْنِ
اللَّتَيْنِ
شَهِدَتَا
رَجُلٌ وَلاَ
يَمِينٌ،
وَقَدْ
يَكُونُ
ذَلِكَ فِي
الأَمْوَالِ
الْعِظَامِ
مِنَ
الذَّهَبِ
وَالْوَرِقِ
وَالرِّبَاعِ
وَالْحَوَائِطِ
وَالرَّقِيقِ،
وَمَا سِوَى
ذَلِكَ مِنَ
الأَمْوَالِ،
وَلَوْ
شَهِدَتِ
امْرَأَتَانِ
عَلَى
دِرْهَمٍ
وَاحِدٍ،
أَوْ أَقَلَّ
مِنْ ذَلِكَ،
أَوْ
أَكْثَرَ،
لَمْ تَقْطَعْ
شَهَادَتُهُمَا
شَيْئاً،
وَلَمْ تَجُزْ
إِلاَّ أَنْ
يَكُونَ
مَعَهُمَا
شَاهِدٌ أَوْ
يَمِينٌ(
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمِنَ النَّاسِ
مَنْ يَقُولُ
: لاَ تَكُونُ
الْيَمِينُ
مَعَ
الشَّاهِدِ
الْوَاحِدِ.
وَيَحْتَجُّ
بِقَوْلِ
اللَّهِ
تَبَارَكَ
وَتَعَالَى وَقَوْلُهُ
الْحَقُّ : (
وَاسْتَشْهِدُوا
شَهِيدَيْنِ
مِنْ
رِجَالِكُمْ
فَإِنْ لَمْ يَكُونَا
رَجُلَيْنِ
فَرَجُلٌ
وَامْرَأَتَانِ
مِمَّنْ تَرْضَوْنَ
مِنَ
الشُّهَدَاءِ
) [البقرة : 282] يَقُولُ
: فَإِنْ لَمْ
يَأْتِ
بِرَجُلٍ
وَامْرَأَتَيْنِ
فَلاَ شَيْءَ
لَهُ، وَلاَ
يُحَلَّفُ
مَعَ
شَاهِدِهِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَمِنَ
الْحُجَّةِ
عَلَى مَنْ
قَالَ ذَلِكَ
الْقَوْلَ،
أَنْ يُقَالَ
لَهُ :
أَرَأَيْتَ
لَوْ أَنَّ
رَجُلاً
ادَّعَى
عَلَى رَجُلٍ
مَالاً،
أَلَيْسَ
يَحْلِفُ
الْمَطْلُوبُ
مَا ذَلِكَ
الْحَقُّ
عَلَيْهِ ؟
فَإِنْ
حَلَفَ بَطَلَ
ذَلِكَ
عَنْهُ،
وَإِنْ
نَكَلَ عَنِ
الْيَمِينِ
حُلِّفَ
صَاحِبُ
الْحَقِّ،
إِنَّ
حَقَّهُ
لَحَقٌّ.
وَثَبَتَ
حَقُّهُ
عَلَى صَاحِبِهِ،
فَهَذَا مَا
لاَ
اخْتِلاَفَ
فِيهِ عِنْدَ
أَحَدٍ مِنَ
النَّاسِ،
وَلاَ
بِبَلَدٍ
مِنَ الْبُلْدَانِ,
فَبِأَيِّ
شَيْءٍ
أَخَذَ هَذَا،
أَوْ فِي
أَىِّ
مَوْضِعٍ
مِنْ كِتَابِ
اللَّهِ
وَجَدَهُ ؟
فَإِنْ
أَقَرَّ
بِهَذَا فَلْيُقْرِرْ
بِالْيَمِينِ
مَعَ
الشَّاهِدِ،
وَإِنْ لَمْ
يَكُنْ
ذَلِكَ فِي
كِتَابِ
اللَّهِ عَزَّ
وَجَلَّ،
وَأَنَّهُ
لَيَكْفِي
مِنْ ذَلِكَ
مَا مَضَى
مِنَ
السُّنَّةِ،
وَلَكِنِ الْمَرْءُ
قَدْ يُحِبُّ
أَنْ
يَعْرِفَ
وَجْهَ
الصَّوَابِ
وَمَوْقِعَ
الْحُجَّةِ،
فَفِي هَذَا
بَيَانُ مَا
أَشْكَلَ
مِنْ ذَلِكَ إِنْ
شَاءَ اللَّهُ
تَعَالَى(
İmam Malik der
ki: Kadının bir şahit getirerek kocasının boşadığını, kölenin yine bir şahidle
efendisinin azat ettiğini iddia etmeleri halinde takip edilecek yol birdir. Bu
da, kocanın, boşamadığına, efendinin, azat etmediğine yemin etmeleridir. Azat
etmek, had sayıldığından burada kadınların şahitliği kabul edilmez. Çünkü köle
hür olunca, hür insan muamelesi görür. Leh ve aleyhinde (eksiksiz) had tatbik
edilir. Evli iken zina etse recmedilir. Bir köleyi Öldürse, karşılığında o da
öldürülür. Mirasda da, hak sahibi olur. Bir kişi delil getirerek: «Bir efendi
kölesini azat etse, bir kişi de gelip efendiden alacağını istese, bu kişinin
efendiden alacağının olduğuna bir erkek, iki kadın şahidlik etse, bu şahid-lik,
efendide alacağın olduğunu isbat eder, hatta efendinin köleden başka malı
yoksa borcu sabit olduğu için köleyi azat etmesi reddedilir.» dese ve bu
sözüyle kadınların köle azat etmek konusunda şahidlik yapmalarını kabul
ettirmeyi isterse, kabul ettiremez. Bunun benzeri şudur: Efendi, kölesini azat
eder, sonra efendiden hakkını isteyen biri şahid getirir. Şahidin şehadetiyle
birlikte yemin de eder. Sonra hakkını kazanır. Böylelikle de, kölenin azat
edilmesi reddedilir. Yahud ta kölenin efendisiyle arasındaalış veriş ilişkisi
olan bir adam gelir de efendiden hakkı olduğunu iddia eder, bu münasebetle
efendiye: «Sen de iddia ettiği alacağı olmadığına yemin et» denir. Yemin
etmekden çekinirse, davacıya yemin ettirilir. (Ederse) efendi üzerindeki hakkı
sabit olur. Efendi Üzerindeki alacağın sabit olması ise, kölenin azat
edilmesini hükümsüz kılar. Yine bir kişi, bir cariye ile evlenip cariye karısı
olunca, efendisi cariyesinin evlendiği adama gelip: «Sen benden falanca
cariyemi şu kadar paraya satın aldın» der ve bunu da cariyenin kocası
reddedince, efendi de bir erkek, iki kadın tanık getirir, onlar da efendinin
dediğini doğrular mahiyette şahidlik ederse, satış kesinleşir, efendi hakkını
kazanır. Cariye kocasına haram olur ve bu durumda boş sayılır. Yalnız boşama
hususunda, sırf kadınların şahidliği caiz değildir.
İmam Malik der
ki: Bir adam, hür bir kişiye iftira etmesi sonucu iftira cezasına çarptırılır.
Bir adamla iki kadın gelerek iftira edilenin köle olduğuna şahidlik ederlerse,
bu şahidlik, iftira edenden kesinleşen iftira cezasını düşürür. İftira
hususunda, tek başlarına kadınların şahidliği kabul edilmez. Kadınların şahidlik
ettiği yerlerin biri de şudur: Çocuğun canlı olarak doğduğuna iki kadının
şahidlik etmeleriyle miras sabit olur, çocuk mirasa hak kazanır. Çocuk ölürse,
malı varislerinin olur. iki kadın şahid-le erkek şahidin bulunması ve yemin
edilmesi altın, gümüş, köşkler, çiftlikler, köle ve diğer mallar gibi kıymetli
şeylerde olur. Şayet iki kadın, bir dirhem veya daha az ya da daha çok bir şey
hakkında şahidlik etseler, yanlarında bir erkek şahid veya yemin olmadan
hüküm verilemez.
İmam Malik der
ki: Bazıları, «bir şahidle birlikte yemin kabul edilmez» derler ve sözlerine Yüce
Allah'ın şu buyruğunu —ki O'nun buyruğu haktır— delil getirirler:
«Erkeklerinizden iki şahid getirin, iki erkek şahid yoksa, razı olacağınız
şa-hidlerden bir erkek iki kadın şahidlik yaparlar.»[Bakara, 282] ve derler
ki: Bir erkek ve iki kadın şahid getiremezse, yapılacak bir şey yoktur. Bir
şahidle beraber yemin ettirilmez.
İmam Malik der
ki: Bu sözü söyleyene şöyle denilir: Bir adam, başka bir kişiden mal alacağı
olduğunu iddia etse, istenilen kişi kendisinde bu alacağın olmadığına yemin
etmez mi? Yemin ederse kendisinde böyle bir hakkın olmadığı anlaşılır. Eğer
yemin etmekten çekinirse, alacaklıya gerçekten o kimsede hakkı olduğuna dair
yemin ettirilir. Ederse, karşı tarafta alacağı kesinleşmiş olur. Bu konuda, hiç
bir kişi tarafından, hiç bir beldede ihtilaf edilmemiştir. Yukardaki hükmü
iddia sahibi neye dayanarak vermiş ve Allah'ın kitabının neresinde bulmuştur?
Bu dediğimizi kabul ederse, bir şahitle birlikte yemin edileceğini de kabul
eder. Bu, yüce Allah'ın kitabında yoksa da, bu konuda yapılmış ameller
yeterlidir. Fakat insan bir şeyin doğru tarafını ve delil getirilecek yerini
bilmelidir. îşte bu açıklamalarda —inşaallah— bu konudaki müşkil hususların
izahı vardır.
5 - باب
الْقَضَاءِ
فِيمَنْ
هَلَكَ
وَلَهُ دَيْنٌ
وَعَلَيْهِ
دَيْنٌ لَهُ
فِيهِ
شَاهِدٌ وَاحِدٌ
5.
Borçlu Ve Alacaklı Olarak Ölen Ve Tek Şahidi Olan Kişi
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يَهْلِكُ
وَلَهُ
دَيْنٌ
عَلَيْهِ
شَاهِدٌ
وَاحِدٌ،
وَعَلَيْهِ
دَيْنٌ
لِلنَّاسِ لَهُمْ
فِيهِ شَاهِدٌ
وَاحِدٌ،
فَيَأْبَى
وَرَثَتُهُ أَنْ
يَحْلِفُوا
عَلَى
حُقُوقِهِمْ
مَعَ شَاهِدِهِمْ،
قَالَ :
فَإِنَّ
الْغُرَمَاءَ
يَحْلِفُونَ
وَيَأْخُذُونَ
حُقُوقَهُمْ،
فَإِنْ
فَضَلَ
فَضْلٌ لَمْ
يَكُنْ
لِلْوَرَثَةِ
مِنْهُ
شَيْءٌ،
وَذَلِكَ
أَنَّ الأَيْمَانَ
عُرِضَتْ عَلَيْهِمْ
قَبْلُ
فَتَرَكُوهَا،
إِلاَّ أَنْ
يَقُولُوا
لَمْ
نَعْلَمْ
لِصَاحِبِنَا
فَضْلاً،
وَيُعْلَمُ
أَنَّهُمْ
إِنَّمَا
تَرَكُوا
الأَيْمَانَ
مِنْ أَجْلِ
ذَلِكَ،
فَإِنِّي
أَرَى أَنْ
يَحْلِفُوا،
وَيَأْخُذُوا
ما بَقِيَ
بَعْدَ
دَيْنِهِ(
imam Malik der
ki: Bir kişi alacaklı olduğu halde ölür, alacağına dair bir şahid bulunur,
başkalarına borcu da olur, bu kişilerin de alacaklarına dair tek şahidleri
olur da ölenin varisleri, alacaklıların şahidleriyle birlikte yemin etmekten
çekinirlerse, alacaklılar yemin ederler ve haklarını alırlar. Malından borç
ödendikten sonra, arta kalanı varisler, yemin etmedikçe alamazlar. Bu hüküm,
yemin, önce varislere teklif edilip onların da yemin etmemeleri sebebiyledir.
Ancak varisler, ölenin fazla borcu olduğunu bilmiyorduk derler ve bundan dolayı
yemin etmedikleri anlaşılırsa bana göre, yemin ederler ve borçtan arta kalanı
alırlar.